Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biz Bilinmeyenleriz Ansızın Gelir Ansızın Gideriz

Tekrar'dan merhabalar, kısa süre içerisinde bir çok yazı paylaştım ve bilgilendikçe sizleri bilgilendirmeye devam ettim / edeceğim. Son zamanlar da Türk askerinin ve Türk milletinin yaptıkları dünya gündemine oturuyor, Türkler ile ilgili bir şey bilmeyenler orada burada atıp tutuyor. Komik ve acı bir gerçek maalesef... Biz Türk'üz Türk denilince akla üç şey gelir 1- Medeniyet 2- Adalet 3- Çağ açıp çağ kapamak ( savaş ). En iyi örnek kavimler göçüdür buna aslında büyük Bizans imparatorluğu ne kadar görkemli duruyor değil mi ismi ? O koskoca topraklarda yaşarken etrafında bir kaç korsancılık oynayan kafileye barbarlar demişler asarız keseriz felan. Taki kavimler göçü başlayıp da Türkler o barbar dedikleri kafileleri yok ede ede , eze eze gelene kadar. Bizans şöyle bir durmuş, demiş ki " Bizim barbar dediklerimiz barbarcıkmış asıl barbarlar bunlar Türkler " Türkler tabi Bizans'a cevaben " Sen kime barbar diyorsun biz bozkırların asil Kurtlarıyız" demiş ve s

Kırgızlar

VI. ve IX. yüzyıllarda Yenisey Nehri kıyılarında yaşayan Kırgızlar, Mukan Kağan döneminde Göktürklere bağlanmışlardır. 758'de Uygur devletine bağlanmışlar, 840 yılında ise Uygurlara son verip kendi devletlerini kurmuşlardır. 1207 tarihinde Cengiz Han'a bağlanmışlardır. Moğol devlet teşkilatlarında önemli görevler üstlenmişlerdir. Türk tarihinin önemli yazılı eserlerinde olan  Yenisey kitabeleri  ve  Manas destanı Kırgızlara aittir.

Türgişler

Batı Göktürklerin yıkılmasından sonra bu devletin toprakları üzerinde kurulmuşlardır. Bu devletin en parlak ve en güçlü hükümdarı  Baga Tarkan  dönemidir. Baga Tarkan döneminde ilk defa parayı basarak kullanmışlardır. Maveraünnehir dolaylarına ilerleyen Emeviler'e karşı başarılı savaşlar yaparak Emevilerin bu bölgeye girişini engellemişlerdir.

Hazarlar

Kafkasya'nın kuzeyinde yaşamış olan bir Türk Boyudur. Emevilerin Arap ırkçılığını yapmalarından dolayı hanedan ailesi Museviliği benimsemişse de halkı çeşitli dinlere mensuptur, yani hazarlarda dini hoşgörü mevcuttur. Hatta mahkemelerinde Hristiyan, Musevi ve Müslüman din adamları birlikte görev yapardı. Emeviler döneminde İslam ordularıyla çok kanlı savaşlar yapmış, İslamiyet'in o dönem içinde, Kafkasya'ya girişini önlemişlerdir.956'da Rus Kinezlikleri'nin saldırılarıyla tarih sahnesinden silinmiştir.

Peçenekler

IX. yy'da Karadeniz'in kuzeyine X. yy'da Balkanlar'a yerleşmiş olan Peçenekler teşkilatlı bir devlet kuramamışlardır. Peçenekler, Karadeniz'in kuzeyine ve Balkanlara göç ederken Macarlara baskı uygulayarak, Macarlar'ın bugünkü yurtlarına göç etmelerine sebep olmuşlardır. Macarlar'a katılan bazı Peçenek boyları bu bölgelere Türk kültürünü taşımışlardır. Peçenekler, ayrıca Slavlar'ın Karadeniz'e inmesini engellemişlerdir. Xl. yy'da Ruslar'ın ve Oğuzlar'ın saldırıları ile Bizans'ın topraklarına girmişlerse de Bizans imparatorluğu, Kıpçaklar ile Peçenekleri birbirine kışkırtarak savaşmalarını sağlamıştır. Bu mücadelede başarısız olan Peçenekler dağılıp yok olmuşlardır. Peçenekler'in bir kısmı daha sonradan Bizans ordusunda paralı askerlik yapmışlardır.

Bulgarlar

Bulgarlar, Oğuz Boyunun Ogur koluna mensup olmakla birlikte, İdil ve Tuna Bulgarları olmak üzere iki kola ayrılmışlardır. İdil Bulgarları V. Yüzyılda İslamiyeti benimsemişler, 1237'de Altınorda Devleti'nin hâkimiyeti altına girmişlerdir. Tuna Bulgarları, Tuna nehri kenarlarına yerleşip yaşadıklarından bu isimle anılmışlardır. Zaman içinde o bölgede yaşayan topluluklardan etkilenmiş ve Hristiyanlığı kabul etmişlerdir. Hıristiyanlığın ve birlikte yaşadıkları Slavlar'ın etkisiyle kültürel özelliklerini kaybedip Slavlaşmışlardır. Tarihi süreç içinde Bizans, Sırp ve son olarak Osmanlıların hâkimiyeti altına girerek yaşamışlardır. Fransız İhtilalinin etkisiyle ortaya çıkan, milliyetçilik hareketleri neticesinde 1908'de Osmanlılardan ayrılarak bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Avarlar

Asya Hun devletinden sonra IV. yüzyılda Orta Asya'da devlet kurmuşlardır. 552'de Göktürkler tarafından yıkıldıktan sonra Avrupa'ya göç etmek zorunda kalmışlardır. İkinci devletlerini Orta Avrupa'da kuran Avarlar, Sasaniler'le birlikte hareket ederek Bizans'ı iki defa kuşatmışlarsa da başarılı olamamışlardır. Zaman içinde giderek zayıflayan Avarlar, Frank saldırıları neticesinde yıkılmışlardır. Avrupa'ya göç eden Avarlar zaman içinde Avrupa'nın yerli kavimleriyle karışıp kaynaşmış ve Hristiyanlığı kabul etmiş, kültürel özelliklerini kaybetmişlerdir. Özellikle devlet idaresi ve askerlik alanında Slavlar üzerinde etkili olmuşlardır. Slav asıllı Rusların basit kabile hayatından devlet kuran bir topluluk haline gelmelerini sağlamışlardır.

Uygur Devleti

745'te Göktürk devletinin yıkılmasından sonra Uygur, Basmil, Karluk, Yağma ve Çiğil gibi Türk boylarının birleşmesiyle kurulmuştur. Uygur devleti kuruluş itibariyle boylar federasyonu özelliği arz eder Uygur devletinin kurucusu  Kutluk Bilge Kül Han 'dır. İlk başkenti Ötüken'dir. Ancak daha sonradan başkentlerini Karabalasagun (Karabalgasun)'a taşımışlardır. Beşbalık, Ordubalık ve Turfan en önemli şehirleridir. Mayençur Han  döneminde yapılan askeri seferler neticesinde Kırgızlar ve Türgişler hâkimiyet altına alınmış sınırlarını genişletmişlerdir. Bögü kağan döneminde Çin ile iyi ilişkiler kurulmuş hatta Çin'de ortaya çıkan isyanı bastırmak için Çine yardım edilmiştir. Bögü han Çin'den geri dönerken yanında dört tane mani din rahibi getirmiş, bu durum Uygurlar arasında mani dininin yayılmasını sağlamıştır. Uygurların  Mani dinine  geçmeleri Türklerin hayatlarında büyük değişikliğe neden olmuştur. Mani dininin hayvansal ürünlerin kullanımını yasaklaması

Kutluk (II. Göktürk) Devleti

Göktürk devleti yıkıldıktan sonra Orta Asya, Çin hâkimiyetine girdi. Çin esaret dönemi 50 yıl sürmüşse de Türkler, bağımsızlıklarını kazanmak için birçok defa isyan etmiş fakat başarılı olamamışlardır. Bu isyanlar içinde en önemlisi  Kürşat İhtilali dir. Kürşat ihtilal'i milli duygularının artmasına, bağımsızlık şuurunun gelişmesine neden olmuştur. Bu nedenle Kürşat ihtilali, Türk tarihi için büyük bir önem arz eder. Türkler,  Kutluk Bilge Han  önderliğinde birleşerek Çin'e karşı bağımsızlık mücadelesine başladı. Bu mücadelede başarılı olan Kutluk Bilge Han, başkent Ötüken olmak üzere, Kutluk (II. Göktürk ) Devleti'ni kurdu. Türkleri bağımsızlığa kavuşturması ve devlet kurması gibi sebeplerden dolayı Kutluk Bilge Han'a İlteriş unvanı verilmiştir. Orta Asya'da yaşayan bütün Türk boylarını kendi etrafında toplayan Kutluk bilge han kısa zamanda sınırlarını genişleterek siyasi ve askeri açıdan güç kazandı. Çine sefer düzenleyen Kutluk han Çin'i yıllık ver

Göktürk Devleti

Asya Hun Devletinin yıkılmasından sonra Orta Asya'da Avar Hakanlığı kurulmuştur. 552'de Avarlara karşı baş kaldıran Aşina boy beyi  Bumin Han , Avar Türk hakanlığına son vermiş, başkent  Ötüken olmak üzere  Göktürk Devleti ni kurmuştur. Asya Hun Devletinden sonra Orta Asya'da kurulan ikinci Türk devletidir. Aynı zamanda Türk adıyla kurulan ilk Türk devletidir. Bumin Kağan devleti kurduktan sonra Orta Asya'da dağınık bir şekilde yaşayan bütün Türk boylarını hâkimiyet altına almış ve siyasi gücünü arttırmıştır. Orta Asya'da yaşayan Türk boylarını Asya Hun Devletinden sonra, ikinci kez tek çatı altında toplayan Türk devletidir. Çin üzerine sayısız sefer düzenleyerek Çin'i yıllık vergiye bağlamış, İpek yolunu hâkimiyet altına almıştır. Bumin Han, Türklerdeki Kut anlayışına bağlı olarak devletin batı topraklarının idaresini kardeşi  İstemi Yabgu ya vermiştir. İstemi yabgu, iç işlerde serbest, dış işlerde Bumin han'a bağlı hareket etmiştir. Bumin Ha

Avrupa Hun Devleti

Kuzey Hunları,  Balamir Han  önderliğinde 375'te Hazar ve Karadeniz'in kuzeyinden, Avrupa'ya doğru göç etmiş ve günümüz Macaristan'a gelerek yerleşmişlerdir. Avrupa Hun Devletinin ilk Hükümdarı Balamir'dir. Balamir handan sonra devletin başına  Uldız  geçti. Uldız döneminde Hunlar, Macaristan'a hâkim olmuşlardır. Avrupa Hun Devletinin en parlak ve güçlü dönemi  Attila  dönemidir. Attila Avrupa'nın hâkimiyetini ele geçirmek için, ilk olarak Bizans üzerine iki sefer düzenledi. İlk seferinde Bizans İmparatorluğu, Atilla'nın karşısında tutunamayacağını anlayınca barış teklif etmek zorunda kaldı ve iki taraf arasında Margos Barış antlaşması yapıldı. Bu antlaşmayla, Bizans yıllık vergiye bağladı. Bizans yıllık vergisini bir yıl ödedi ancak ertesi sene vergiyi kesince, Atilla Bizans üzerine ikinci seferine çıktı. Ordusuyla Çatalca'ya kadar ilerleyen Atilla'ya karşı, Bizans barış teklifinde bulunmak zorunda kaldı. Yapılan Anatollios barışına göre; Biz

Kavimler Göçü (375)

Orta Asya'nın batısındaki Kuzey Hunları, Asya Hun Devleti'nin yıkılması ile Hazar ile Aral gölü arasında yaşayan Alanların topraklarını ele geçirdiler. İşte bu olay Hunların, Avrupa içlerine kadar ilerlemelerinin başlangıcı oldu. Önlerine çıkan barbar kavimlerin (Ostrogot, Vizigot, Gepit, Vandal) göçe zorlanmaları ile kavimler göçü meydana geldi. Hunlar ise günümüz Macaristan'a gelerek yerleştiler. Kavimler Göçünün Sonuçları Barbar kavimlerin ve Türklerin Avrupa'ya gelmesiyle, Avrupa'da yüzyıl sürecek kadar iç karışıklıklar başladı. Avrupa'da, Avrupa Hun Devleti kuruldu. Orta Asya Türk kültürü, Avrupa'da yayılmaya başladı. Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldı. Batı     Roma yıkıldı. Avrupa'da siyasi bir otorite olmadığından feodalite (Derebeylik) adı verilen rejim ortaya çıktı. Avrupa'nın siyasi haritası değişti. Barbar kavimler arasında Hıristiyanlık hızla yayıldı. Kuzey Afrika ve Britanya adası istilaya uğradı. Günümü

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti)

Orta Asya da kurulduğu bilinen ilk Türk devletidir. Ancak kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, bu devletle ilgili ilk bilgileri Çin kaynaklarından öğrenmekteyiz. Çin kaynaklarında Hunlarla ilgili ilk bilgi M.Ö.318'de Çince yazılmış olan bir antlaşmadır. Bilinen ilk hükümdarı  Teoman' dır. Devletin başkenti  Ötüken 'dir. Teoman döneminde Çin sayısız seferler düzenlenmiş, toprak kazanılmıştır. Çin, Türklerin seferlerinden korunmak için Çin Seddi'ni bu dönemde tamamlamıştır. Asya Hun Devletinin, en parlak ve güçlü dönemi ise  Mete Han  dönemidir. İlk devlet teşkilatlanmasını gerçekleştiren ve orduda Onluk sistemi uygulayan, orduyu disiplin altına alan Mete Handır. Mete Han, Orta Asya'daki bütün Türk boylarını hâkimiyeti altında toplamış, siyasi gücünü arttırmıştır. Mete Han, Çin'e birçok sefer yaparak Pekine kadar ilerlemiş, Çini yıllık vergiye bağlamıştır. Ancak Mete Han, Türklerin Çin'e giderek yaşamalarını yasaklamıştır. Mete'nin, Türkle

Dil, Edebiyat ve Sanat

Türkçe Ural - Altay dil grubundan olmakla birlikte sondan eklemeli dil yapısına sahiptir. Türklerin hayvancılıktan dolayı göçebe hayat tarzını benimsemiş olmaları yazıyı geç kullanmalarına neden olmuş, ancak bu durum Türklerde sözlü edebiyatın gelişmesini sağlamıştır. Sözlü Edebiyat Sav : Atasözleri Sagu : Ağıtlar Koşuk : Müzik eşliğinde söylenen şiirler Destanlar: Oğuz Kağan Destanı  Asya Hunlarına aittir. Mete'nin hayatını konu etmiştir. Bozkurt ve Ergenekon Destanları  Göktürklere aittir. Türeyiş ve Göç Destanları  Uygurlara aittir. Alp Er Tunga ve Şu Destanları Sakalara (İskitlere) aittir. Alp Er Tunga Destanı  en eski Türk destanıdır. Manas Destanı  Kırgızlara aittir. En uzun Türk destanıdır. Halen yazılmaya devam etmektedir. Yazılı Edebiyat Yenisey Yazıtları  VI. yy'da Kırgızlara aittir. Göktürk Alfabesiyle yazılmıştır. Mezar taşlarına yazılan edebi değeri olmayan yazıtlardır. Karabalasagun Yazıtları  Uygurlara aittir. Sine - Uşi Yazıtları

Sosyal ve İktisadi Hayat

Türklerin sosyal hayatı bir hiyerarşi içindedir ve aile, oba, boy ve budun Türk milletinin sosyal yapısını oluştururdu. Türklerde aile toplumun en küçük yapı taşıdır. Türk aile yapısı çok güçlü olmakla beraber aileye çok önem verilirdi. Baba erkil aile yapısı mevcuttur ve tek eşlilik görülmektedir. Sosyal hayatta en önemli görülen ve bütün herkes tarafından uyulması gereken Töre denilen  sözlü hukuk  kuralları mevcuttur. Ceza hukukunda savaştan kaçmak, suçsuz yere adam öldürmek, ırza tecavüz, casusluk yapmak vb. gibi suçların cezası idamdır. Türklerde hapis cezası on gün ile sınırlıdır. Göçebe yaşam Türklerde; Sosyal sınıfların olmamasında, Mimari alanda eserler vermemelerinde Askeri ve teşkilatlanma alanlarında başarılı olmalarında etkili olmuştur. Türklerde hapis cezasının sınırlı olmasının sebebi göçebe hayat sürmelerinden kaynaklanır. Toplumsal alanda tabakalaşma görülmez ve  kölecilik anlayışı yoktur . Türklerde kölecilik anlayışının görülmemesinin nedeni insan

Din ve İnanış

İslam öncesi Türklerde görülen inanç sistemi temelde üç gruba ayrıla bilir; Gök tanrı inancı : Tek tanrılı bir inanç sistemine dayalıdır. Tabiat güçleri (Şamanizm) : Dağın, ağacın, güneşin, suyun gizli güçlerine inanma olarak tanımlana bilir. Atalar kültü : Atalarının ruhlarına saygı duymadır. Türkler atalarının kendilerini koruyup kolladığına inanırlardı. Göktanrı dininde ahiret inancı bulunmaktadır. Türklerde  cennet (Uçmağ)  ve  cehennem (Tamu) kavramları görülmekle beraber. Kişi öldüğünde kullanmış olduğu eşyalarıyla birlikte  kurgan  adı verilen mezarlara gömülürdü.  Yuğ  adı verilen cenaze merasimleri düzenlerlerdi. Bu törenler  Şaman veya  Kam (Baksı)  adı verilen din adamları tarafından idare edilirdi. Şamanlar aynı zamanda doktor ve büyücü olarak görev yaparlardı. Türkler kurgan adı verdikleri mezarların başına, hayatta iken öldürdüğü düşman adedince  balbal  adı verilen taşlar dikerlerdi. Türkler balbalların ahrette kişiye hizmet edeceğine inanırlardı. Ongun :

Ordu ve Askeri Teşkilat

Türklerde ordu millet anlayışı hâkimdir. Yani eli kılıç tutan her erkek asker sayılırdı. Erkekler kadar kadınlarda savaşçı bir yapıya sahiptirler. Türklerin savaşçı bir yapıya sahip olmasının temel sebebi; göçebe olduklarından açık arazide ve saldırıya maruz bir şekilde yaşamalarında yatar. Erkekler kadar kadınlarda savaşçı bir şekilde yetişirlerdi.Türk askeri yapısının temelini Mete Han atmıştır. M.Ö.209'da Mete Han askeri alanda  onluk sistemi uygulamış, Türk ordusunu düzenli ve disiplinli bir şekilde hareket etmesini sağlamıştır. Mete Hanın kurduğu onluk sistem daha sonraları bütün dünya milletleri tarafından alınıp kullanılmıştır. Türk ordusunun başkomutanı hakandır. Ordunun genel komutanına ise Subaşı denilirdi. Türk ordusunun tamamı süvari birliklerinden oluşmaktadır. Süvari birliklerinden oluşması hızlı hareket etmelerini sağlamıştır. Türkler savaşta hıza önem verdiğinden kullanmış oldukları savaş araç ve gereçleri de hafif silahlardan oluşmakladır. Çoğunlukla kılıç,

Devlet Yönetimi

Türk devletlerinin başında Han, Hakan, Kağan, Şanyü, Tan - hu, İlteber ve idikut gibi isimlerle anılan kişi bulunurdu. Türk hükümdarlarının başlıca görevleri : Halkını düşmanlardan korumak, huzur ve refahı sağlamak Halkına eşit davranmak adaletli olmak Orduyu komuta etmek Açları doyurmak, çıplakları giydirmek Hükümdarlık sembolleri : Otağı (hükümdar çadırı) Örgün (taht) Tuğ (sancak) Davul (Növbet) Yay Türk devlet yapısının temelinde  kut inancı  bulunmaktadır. Kut :Tanrının kişiye devleti ve milleti yönetme yetkisini vermesine denir. Kut babadan oğla geçer yani kana bağlıdır. Kut'a sahip olan herkes devleti ve milleti yönetme hakkına da sahip olur. Bu durum bütün bir sülalenin erkek çocuklarını kapsamaktadır. Kuta sahip olan herkesin devleti yönetme hakkına sahip olması Türk devletlerinde taht kavgalarının yaşanmasına, devletin kısa süre içinde ikiye parçalanmasına ve kısa zamanda yıkılmasına neden olmuştur. Merkezi otorite bu sebepten zayıftır. Türk hü

Orta Asya Kültür Merkezleri

Anav Kültürü : Bilinen en eski Orta Asya Kültür merkezidir. Afanesyova Kültürü : Orta Asya uygarlığının temelini oluşturur. Keltüminar Kültürü : Aral gölü çevresinde Andronova Kültürü: Bugünkü Türklerin ataları olarak kabul edilir. Karasuk Kültürü : Dört tekerlekli arabalar bulunmuştur. Tağar Kültürü: En geç kültürdür. Metal silahlar bulunmuştur. Türkler göçebe hayatı benimsediğinden yazıyı diğer uygarlıklara nazaran geç kullanmışlardır. Bu durum Türk tarihiyle ilgili bilgileri Çin kaynaklarından öğrenmemize neden olmaktadır. Orta Asya'da  Türk adıyla kurulan ilk Türk devleti  ise  Göktürkler dir. Türkler çeşitli nedenlerden ötürü zaman içinde Orta Asya'dan başka bölgelere göç etmişlerdir. Türklerin atlı bir kavim olmaları bir yerden bir yere daha rahat ve kolay bir şekilde göç etmelerine neden olmuştur. Göçlerin Nedenleri İklim değişiklikleri Otlakların azalması Nüfus artışı Hayvan hastalıkları Türk boyları arasındaki mücadeleler Dış baskılar Çin baskı

Türkler'in Tarih Sahnesine Çıkışı

Türklerin anayurdu Orta Asya'dır. Orta Asya'nın sınırları doğuda Kingan dağları, batıda Hazar denizi, güneyde Hindikuş ve Karanlık dağları ile kuzeyde Sibirya ile çevrili geniş bozkırlardan oluşan bir bölgedir. Türkler bu bölgede hayvancılıkla uğraşıp göçebe bir yaşam sürmüşlerdir. Türklerin hayvancılıkla uğraşması yaşam şekillerini etkilemiş, özellikle hayvanlarına otlak bulmak için göçebeciliği benimsemişlerdir. Türk adı; Türeyen, çoğalan anlamına gelmekle beraber bazı kaynaklarda güçlü, kuvvetli anlamına da gelmektedir.

Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922)

Sultan Mehmed Vahdeddin otuz altıncı ve son Osmanlı padişahıdır. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Gülistu Kadın Efendi’dir. 2 Şubat 1861 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, Sultan Mehmed Vahdeddin doğduğu yıl, annesi Gülistu Kadın Efendi de, o henüz çok küçükken vefat etmişlerdi. Çocuk denecek yaşlarda hem öksüz, hem yetim kalan Sultan Mehmed Vahdeddin, babası Sultan Abdülmecid’in kadınlarından Şayeste Kadın tarafından büyütüldü. Sultan Abdülaziz’in saltanatı sırasında henüz bir çocuk olduğu için serbest yetişti. Eğitim ve öğrenimi ile ağabeyi Sultan İkinci Abdülhamid henüz padişah değilken bile yakından ilgilendi. Sultan İkinci Abdülhamid, saltanat yıllarında da bu tutumunu değiştirmedi, ona hep değer verdi ve onu korudu. Bu yüzden ağabeyinin saltanat yıllarında rahat bir hayat yaşadı. Sultan Mehmed Vahdeddin, çok okurdu, okuduğunu iyi anlardı. Özellikle fıkha ait eserler ilgisini çekmişti. Kitabeti ve imlâsı düzgündü. Zekî bir insandı, fikirlerini kâğıt

Mehmed Reşad (1909 – 1918)

Sultan Mehmed Reşad 2 Kasım 1844 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Gülcemal Kadın Efendi’dir. Annesi Çerkezdir. Çocukluğu, padişah olan babasının yanında geçti. Eğitim ve öğrenimine gereken önem gösterildi. Sultan Mehmed Reşad, amcası Sultan Abdülaziz zamanında rahat bir şehzadelik yapmasına rağmen ağabeyi Sultan İkinci Abdülhamid zamanında sarayda hapis hayatı yaşadı. Veliaht olduğu için devamlı kontrol altında tutuluyordu. Sultan Mehmed Reşad günlerini haremde geçirir, şiir ve kitap okurdu. Sultan Beşinci Mehmed Reşad, İttihat ve Terakki partisinin desteğiyle tahta çıktığında 65 yaşındaydı. Sultan İkinci Abdülhamid’in padişahlığı sırasında devlet işleriyle yeterince ilgilenmemişti. Padişahlığı sırasında yönetim daha çok İttihat ve Terakki partisinin ileri gelenlerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa’nın eline geçmişti.

II. Abdülhamid (1876 – 1909)

Sultan İkinci Abdülhamid, 21 Eylül 1842 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın Efendi’dir. Annesi Çerkezdir. Sultan İkinci Abdülhamid çok küçük yaşta iken annesini kaybettiği için öksüz büyüdü ve onu üvey annesi Piristu Kadın yetiştirdi. Çocukluğunda çok zayıf bir bünyeye sahip olan Sultan İkinci Abdülhamid sık sık hasta olurdu. Babasının padişahlığı sırasında bu durumu yüzünden özel ilgi gördü. Çok hoşgörülü bir ortamda büyüdü. Kültür derslerinin yanında musiki dersleri aldı ve piyano çalmayı öğrendi. Bekârlığı sırasında çok serbest bir hayat yaşayan Sultan İkinci Abdülhamid, evlendikten sonra tüm boş zamanını ailesiyle, çocuklarıyla geçirmeye başladı. Sultan İkinci Abdülhamid, yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti’ni uyguladığı politikalarla 33 yıl ayakta tutmayı başarmış bir padişahtır. Hayırsever ve cömert bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid, sıradan bir vatandaş gibi yaşardı. Yunan seferi sırasında, kendisine hazinede yeterli