Ana içeriğe atla

II. Abdülhamid (1876 – 1909)

Sultan İkinci Abdülhamid, 21 Eylül 1842 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın Efendi’dir. Annesi Çerkezdir. Sultan İkinci Abdülhamid çok küçük yaşta iken annesini kaybettiği için öksüz büyüdü ve onu üvey annesi Piristu Kadın yetiştirdi. Çocukluğunda çok zayıf bir bünyeye sahip olan Sultan İkinci Abdülhamid sık sık hasta olurdu. Babasının padişahlığı sırasında bu durumu yüzünden özel ilgi gördü. Çok hoşgörülü bir ortamda büyüdü. Kültür derslerinin yanında musiki dersleri aldı ve piyano çalmayı öğrendi.
Bekârlığı sırasında çok serbest bir hayat yaşayan Sultan İkinci Abdülhamid, evlendikten sonra tüm boş zamanını ailesiyle, çocuklarıyla geçirmeye başladı. Sultan İkinci Abdülhamid, yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti’ni uyguladığı politikalarla 33 yıl ayakta tutmayı başarmış bir padişahtır.
Hayırsever ve cömert bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid, sıradan bir vatandaş gibi yaşardı. Yunan seferi sırasında, kendisine hazinede yeterli para bulunmadığı söylenince, atalarından kalma şahsî servetinden masrafları karşılamış, bunu devletten geri almamıştı.
Boş vakitlerini marangozhanede geçirir, harika eşyalar yapar, bunları sattırır ve parasını fakire fukaraya dağıttırırdı. Son derece şefkatli bir insan olan Sultan İkinci Abdülhamid’in kendisini öldürmek isteyenleri bağışlaması, dünya siyaset tarihinde ender rastlanan bir olaydır. Sultan İkinci Abdülhamid, kültüre önem vermiş ve eğitim konusunda hizmet verecek birçok mekân yaptırmıştır.
Güzel Sanatlar Akademisi, Ticaret ve Ziraat Okulları kuran Sultan İkinci Abdülhamid, ilk ve orta dereceli okullar, dilsiz ve kör okulları, kız meslek okulları da yaptırmıştır. Vilâyetlere liseler, kazalara ortaokullar kurmuş, ilkokulları köylere kadar ulaştırmıştır.
İstanbul’da Şişli Etfal Hastahanesi’ni ve Dârülaceze’yi kendi şahsi parasıyla yaptırdı. Hamidiye adı verilen içme suyunu borularla İstanbul’a getirtti. Karayollarını Anadolu içlerine kadar uzatan Sultan İkinci Abdülhamid, Bağdat’a ve Medine’ye kadar da demiryolları döşetmiştir. Büyük şehirlere atlı tramvay hatları yaptırmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Biz Bilinmeyenleriz Ansızın Gelir Ansızın Gideriz

Tekrar'dan merhabalar, kısa süre içerisinde bir çok yazı paylaştım ve bilgilendikçe sizleri bilgilendirmeye devam ettim / edeceğim. Son zamanlar da Türk askerinin ve Türk milletinin yaptıkları dünya gündemine oturuyor, Türkler ile ilgili bir şey bilmeyenler orada burada atıp tutuyor. Komik ve acı bir gerçek maalesef... Biz Türk'üz Türk denilince akla üç şey gelir 1- Medeniyet 2- Adalet 3- Çağ açıp çağ kapamak ( savaş ). En iyi örnek kavimler göçüdür buna aslında büyük Bizans imparatorluğu ne kadar görkemli duruyor değil mi ismi ? O koskoca topraklarda yaşarken etrafında bir kaç korsancılık oynayan kafileye barbarlar demişler asarız keseriz felan. Taki kavimler göçü başlayıp da Türkler o barbar dedikleri kafileleri yok ede ede , eze eze gelene kadar. Bizans şöyle bir durmuş, demiş ki " Bizim barbar dediklerimiz barbarcıkmış asıl barbarlar bunlar Türkler " Türkler tabi Bizans'a cevaben " Sen kime barbar diyorsun biz bozkırların asil Kurtlarıyız" demiş ve s

Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566)

Kanûnî Sultan Süleyman, 27 Nisan 1495 Pazartesi günü, Trabzon’da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun’dur. Hafsa Hatun Türk ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman, yuvarlak yüzlü, elâ gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı. Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun’dan (Yavuz Sultan Selim’in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul’a, dedesi Sultan İkinci Bayezid’in yanına gönderildi; Şehzade Süleyman, burada Kara Kızoğlu Hayreddin Hızır Efendi’den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu. On beş yaşına kadar babası Yavuz Sultan Selim’in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce Şarkî Karahisar’a orada

Orta Asya Kültür Merkezleri

Anav Kültürü : Bilinen en eski Orta Asya Kültür merkezidir. Afanesyova Kültürü : Orta Asya uygarlığının temelini oluşturur. Keltüminar Kültürü : Aral gölü çevresinde Andronova Kültürü: Bugünkü Türklerin ataları olarak kabul edilir. Karasuk Kültürü : Dört tekerlekli arabalar bulunmuştur. Tağar Kültürü: En geç kültürdür. Metal silahlar bulunmuştur. Türkler göçebe hayatı benimsediğinden yazıyı diğer uygarlıklara nazaran geç kullanmışlardır. Bu durum Türk tarihiyle ilgili bilgileri Çin kaynaklarından öğrenmemize neden olmaktadır. Orta Asya'da  Türk adıyla kurulan ilk Türk devleti  ise  Göktürkler dir. Türkler çeşitli nedenlerden ötürü zaman içinde Orta Asya'dan başka bölgelere göç etmişlerdir. Türklerin atlı bir kavim olmaları bir yerden bir yere daha rahat ve kolay bir şekilde göç etmelerine neden olmuştur. Göçlerin Nedenleri İklim değişiklikleri Otlakların azalması Nüfus artışı Hayvan hastalıkları Türk boyları arasındaki mücadeleler Dış baskılar Çin baskı