Ana içeriğe atla

Sosyal ve İktisadi Hayat

Türklerin sosyal hayatı bir hiyerarşi içindedir ve aile, oba, boy ve budun Türk milletinin sosyal yapısını oluştururdu.
Türklerde aile toplumun en küçük yapı taşıdır. Türk aile yapısı çok güçlü olmakla beraber aileye çok önem verilirdi. Baba erkil aile yapısı mevcuttur ve tek eşlilik görülmektedir.
Sosyal hayatta en önemli görülen ve bütün herkes tarafından uyulması gereken Töre denilen sözlü hukuk kuralları mevcuttur. Ceza hukukunda savaştan kaçmak, suçsuz yere adam öldürmek, ırza tecavüz, casusluk yapmak vb. gibi suçların cezası idamdır. Türklerde hapis cezası on gün ile sınırlıdır.
Göçebe yaşam Türklerde;
  • Sosyal sınıfların olmamasında,
  • Mimari alanda eserler vermemelerinde
  • Askeri ve teşkilatlanma alanlarında başarılı olmalarında etkili olmuştur.
Türklerde hapis cezasının sınırlı olmasının sebebi göçebe hayat sürmelerinden kaynaklanır.
Toplumsal alanda tabakalaşma görülmez ve kölecilik anlayışı yoktur.
Türklerde kölecilik anlayışının görülmemesinin nedeni insanlar arasında ekonomik gelir düzeyinin aynı olması ve herkesin kendine ait hayvan sürülerinin olmasında yatar.
Türklerin iktisadi hayatlarının temelinde hayvancılık yatmaktadır. Her ailenin kendine ait sürüsü bulunmaktadır.
Türklerin ipek yolu ve Kürk Yolu güzergâhı üzerinde yaşamış olmaları, ticaretle ilgilenmelerine neden olmuştur. Çoğunlukla ihraç ettikleri ürünler hayvansal olurken, dışarıdan çoğunlukla tarımsal ürünler satın almışlardır.Türklerin iktisadi hayatlarında ki en önemli uğraş alanlarından biride, madencilik ve maden işlemeciliğidir. El sanatları içinde çoğunlukla at koşum takımları, üzengi, savaş araç ve gereçleri ile keçe yapımı ve çadır sanatı gelişmiştir.
Uygurlar döneminde Türklerin din değiştirmeleri yaşam şekillerini ve ekonomik uğraşlarını değiştirmiş, hayvancılıktan ziyade tarım ekonomisine yönelmişlerdir.
Türk Devletlerinin başlıca gelir kaynakları şunlardır;
  • Ticaret yollarından alınan vergiler
  • Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler
  • Halktan alınan vergiler
  • Savaş ganimetleri

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Biz Bilinmeyenleriz Ansızın Gelir Ansızın Gideriz

Tekrar'dan merhabalar, kısa süre içerisinde bir çok yazı paylaştım ve bilgilendikçe sizleri bilgilendirmeye devam ettim / edeceğim. Son zamanlar da Türk askerinin ve Türk milletinin yaptıkları dünya gündemine oturuyor, Türkler ile ilgili bir şey bilmeyenler orada burada atıp tutuyor. Komik ve acı bir gerçek maalesef... Biz Türk'üz Türk denilince akla üç şey gelir 1- Medeniyet 2- Adalet 3- Çağ açıp çağ kapamak ( savaş ). En iyi örnek kavimler göçüdür buna aslında büyük Bizans imparatorluğu ne kadar görkemli duruyor değil mi ismi ? O koskoca topraklarda yaşarken etrafında bir kaç korsancılık oynayan kafileye barbarlar demişler asarız keseriz felan. Taki kavimler göçü başlayıp da Türkler o barbar dedikleri kafileleri yok ede ede , eze eze gelene kadar. Bizans şöyle bir durmuş, demiş ki " Bizim barbar dediklerimiz barbarcıkmış asıl barbarlar bunlar Türkler " Türkler tabi Bizans'a cevaben " Sen kime barbar diyorsun biz bozkırların asil Kurtlarıyız" demiş ve s

Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566)

Kanûnî Sultan Süleyman, 27 Nisan 1495 Pazartesi günü, Trabzon’da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun’dur. Hafsa Hatun Türk ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman, yuvarlak yüzlü, elâ gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı. Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun’dan (Yavuz Sultan Selim’in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul’a, dedesi Sultan İkinci Bayezid’in yanına gönderildi; Şehzade Süleyman, burada Kara Kızoğlu Hayreddin Hızır Efendi’den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu. On beş yaşına kadar babası Yavuz Sultan Selim’in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce Şarkî Karahisar’a orada

Orta Asya Kültür Merkezleri

Anav Kültürü : Bilinen en eski Orta Asya Kültür merkezidir. Afanesyova Kültürü : Orta Asya uygarlığının temelini oluşturur. Keltüminar Kültürü : Aral gölü çevresinde Andronova Kültürü: Bugünkü Türklerin ataları olarak kabul edilir. Karasuk Kültürü : Dört tekerlekli arabalar bulunmuştur. Tağar Kültürü: En geç kültürdür. Metal silahlar bulunmuştur. Türkler göçebe hayatı benimsediğinden yazıyı diğer uygarlıklara nazaran geç kullanmışlardır. Bu durum Türk tarihiyle ilgili bilgileri Çin kaynaklarından öğrenmemize neden olmaktadır. Orta Asya'da  Türk adıyla kurulan ilk Türk devleti  ise  Göktürkler dir. Türkler çeşitli nedenlerden ötürü zaman içinde Orta Asya'dan başka bölgelere göç etmişlerdir. Türklerin atlı bir kavim olmaları bir yerden bir yere daha rahat ve kolay bir şekilde göç etmelerine neden olmuştur. Göçlerin Nedenleri İklim değişiklikleri Otlakların azalması Nüfus artışı Hayvan hastalıkları Türk boyları arasındaki mücadeleler Dış baskılar Çin baskı